Her birey kendi yaşamının sorunları ile ilgili bir görüşe yada düşünceye kendine oluşturduğu bir yaşam çizgisine sahiptir. Bu durum onları idare etmekle ve bireylerin bunlardan haberleri dahi olmamaktadır. İçgüdülerin eğilimleri dış dünya izlenimlerinin eğitimin yönü bunlardan yararlanış yöntemi çocuğun sanat eseridir. Özellikle Okulun varlık gerekçesi olan öğrencinin yetişmesi; tamamen öğrenme-öğretme sürecine bağlıdır. Geleneksel eğitimde öğrenme-öğretme süreci; genellikle öğretmenin bilgiyi sözel-dilsel yöntemle vermesine; öğrencilerin de bu yolla verilen bilgiyi almasına, ezberlemeye dayanmaktadır. Eğitim sisteminde olan ezberci, hazırcı ve kalıpçı olarak yetişen öğrenciler; ifade edebilmeyi, kendi meraklandığı konuda dahi araştırmayı bilemeyen hazırcı bir öğreti söz konusu olur. Bu durum da öğrenen kişinin statik olmasına ve yenilikçi hiçbir kazanım alamamasına etkendir. Yani düşünmeden öğrenmeye kalıplaşmaya yönelik hareket etmeye meyil etme söz konusudur. Çağdaş eğitim; bireylerin bedensel, duyusal ve bilişimsel olarak bir bütünlük içerisinde eğitilmesi anlamına gelir. Bu eğitim tamamen bir denge içerisinde olmalıdır. Ancak eğitim sistemi sayısal ve sözel olarak dar bir çerçevede sıkışıp kalan bir sistem olarak kalmıştır. Çağdaş eğitim; bireylerin bedensel, duyusal ve bilişimsel olarak bir bütünlük içerisinde eğitilmesi anlamına gelir.
Çağdaş öğrencilerdeki farklı ilgileri, gereksinimleri ve yetenekleri ortaya çıkarmak, eğitim hedeflerinin ve öğretim yöntemlerinin öğrencilerde bu tür değişmeler doğuracak şekilde düzenlenmesidir. Hepimiz uzun yıllardan beri “Çocukların bilgi, beceri ve kabiliyetleri” doğrultusunda eğitilmeleri gerekir diye hep duymuşuzdur. Hatta, pek çok yetkili eğitim sistemimizin bu yönde değiştirilmesi gerektiğini vurgulamış ve vurgulamaya devam etmektedirler. Malesef bu düşünce hiç bir zaman gerçekleşemediği gibi bunun nasıl gerçekleştirilebileceği de hiç anlatılmamıştır. Eğitim sistemimiz ve sınav sistemleri hala eskiden olduğu gibi devam etmekte ve hep aynı kriterler göz önünde tutulmaktadır. İlkokuldan başlayan ve doktora seviyesine kadar uzanan bir süreçte değerlendirmelerin hep aynı tür yeterlilikler üzerinde yapıldığı ve tek bir sistem üzerine boğuşup durduğumuzu söyleyebilirim. Eğitim alanında beni çok heyecanlandıran ve umutlandıran global kapsamda bir hareket görülmeye başladı. Pozitif psikolojinin, öncüsü olarak bilinen Martin Seligman’ın desteklediği Uluslararası Pozitif Eğitim Ağı öncülüğünde başlayan bu hareket, “Her bireyin potansiyelini gerçekleştirebileceği ve hem başarıya hem de esenliğe ulaşabileceği toplumlar yaratmak”tan yola çıkıldığını gördüğümüzde “Pozitif Eğitim nedir?” sorusu aklımıza gelmektedir. Pozitif eğitim, aslında akademik başarıyı bütün amaçlardan daha değerli kılan şu andaki eğitim paradigmasına karşı çıkmaktadır. Pozitif eğitim, “Akademik Eğitim ile Karakter ve Esenlik” dizilerinin oluşturduğu bir ikili sarmal olduğuna, her iki dizinin de eşit öneme sahip olduğuna inanmaktadır. Peki Neden Pozitif Eğitim? Martin Seligman, okullarda esenlik yaklaşımının gerekliliğinin üç temel nedeni olduğunu söylüyor: Depresyonu önlemek: Araştırmalar, dünyada depresyon görülme sıklığının elli yıl öncesine göre on kat arttığını ve genç insanlarda depresyonun daha da yaygınlaştığını gösteriyor. Bu alandaki çalışmalar, okullardaki pozitif eğitim programlarının depresyonu önleyici bir etkisi olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Mutluluğu teşvik etmek: Çocukların mutluluğunu teşvik etmek ve onları bu yönde hayat becerileri ile donatmak, pozitif eğitim yaklaşımının temel amaçlarından biri. Pozitif eğitim uygulamalarının mutluluğu olumlu yönde etkilediği görülüyor. Öğrenmeyi ve başarıyı desteklemek: Pozitif eğitim yaklaşımı sadece esenliği değil öğrenmeyi ve akademik başarıyı da teşvik ediyor. Bu sistemde ceza yoktur, düzeltme vardır. Tüm dünyada eski tarz negatif ağırlıklı eğitim sistemleri artık yerini modern eğitim tekniklerine bırakmıştır. Aslında tüm benliğimizi etkileyen bir hayat felsefesi şeklini almıştır. “Eğitim ömür boyu sürer ve garantisi sizsiniz” düşüncesiyle daima olumlu olana enerji harcayarak yol kat ettiği görülmektedir. Dolayısıyla eğitim sizin varlığınızla beraber ömür boyu kalıcı olur. Bundan dolayı biz iyi ve kötü ayrımına gitmeden farklı fikirleri anlamaya ve onlardan faydalanma yöntemlerini bulmaya çalışmalıyız.
Pozitif eğitim şimdiye kadar bildiklerimizden çok farklı bir yaklaşım olmasa da eğitime farklı bir nefes getirdi. Pozitif eğitimin amacı her bireyin potansiyelini gerçekleştirebileceği ve başarıyı sağlayabileceği mutlu ortamı oluşturabilmektir. Pozitif eğitimi sadece olumlu yaşantılara odaklanmış Polyannacı bir yaklaşım olarak da görmemek gerekir. Hayattaki erdemlere odaklanarak eğitim vermeye çalışan pozitif eğitim aynı zamanda eğitim sürecindeki zorlukları da görmezden gelmez, zorluklara karşı daha dayanıklı olmayı savunur. Kısaca pozitif eğitim, düştükten sonra kalkmanın yol ve yöntemlerini de anlatır. Ancak bu şekilde eğitimin güçlü ahlaki değerlere sahip gelişen bireyler oluşturmak olan esas amacını yeniden hatırlayabiliriz.
Doç.Dr. Osman EMİN